top of page

Cemre & Utku

Yazı hakkında uyarı: Bu yazı psikolojik ÅŸiddet, fiziksel ÅŸiddet ve benzerlerini içerebilir. Bu yüzden okumadan önce bu yazının okuyanın kiÅŸisel hayatıyla iliÅŸkilendirebileceÄŸi tetikleyici kısımlarının olabileceÄŸini dikkate alınız.

“Bir kış sabahı kaçtım evden apar topar ve üstüm darmadağınık.”

​

Cemre

Hayatımda farklı kırılma noktaları var. Onlardan biri ailemin yanından kaçış sürecimdi ve biraz zorluydu. Çünkü bu bahsettiÄŸim kırılma benim aslında ikinci kaçışımdı. Ä°lki çok güçsüz, yüklerle yapılmış ve bir aile olmadan nasıl yapacağımı ve onlarla duygusal bağı nasıl aÅŸabileceÄŸimi bilmeden yapılmış bir kaçıştı. Bundan dolayı geri dönmüÅŸtüm. Geri dönüÅŸüm “Ä°stediÄŸiniz gibi olacağım iÅŸte. Sizin erkek çocuÄŸunuz olacağım,” diyerek bir dönmekti. Bir sene sonrasında yine aynı tarihte, ikinci bir kaçış daha yaÅŸandı ve bu kaçış bana çok ÅŸey hissettirdi. ‘Bir sanatçı ismi’ diye Yunanca bir ÅŸarkı var. O ÅŸarkıyı dinleyip Türkçe sözlerine baktığımda ne kadar benzer ÅŸeyler yaÅŸamışız diye hissettim. Çünkü ÅŸarkı sözlerinde ÅŸunu söylüyor: “Bir kış sabahı kaçtım evden apar topar ve üstüm darmadağınık.” Gerçekten bir kış sabahı evden pılımı pırtımı toplayarak, böyle planlar, programlar yapmadan kaçtım. Ayakkabımı giymeye bile fırsat bulamadım. O an, o gün, o sabah benim için kırılma noktalarından biriydi. Sonrasında çok fazla ÅŸey yaÅŸandı ama kırılma noktası diyebileceÄŸim baÅŸka bir ÅŸey de çalışmış olduÄŸum iÅŸi bulmamdı. O aradaki boÅŸluk hep bir manik depresif dönemdi. Bazen dipteydim, bazen de çok yüksekteydim. Bu iÅŸi bulduÄŸumda da hayatımla ilgili her ÅŸey garanti gibiydi. Ä°ÅŸin çok güzel bir gelir kaynağı vardı. Ameliyat süreçlerimi, yapmak istediÄŸim her ÅŸeyi yapabileceÄŸim bir alan saÄŸlayacaktı bana. Fobik bir iÅŸ yeri deÄŸildi. Bunların hepsi benim için büyük bir avantaj. Ä°ki buçuk yıldır bu iÅŸteyim neredeyse.

 

“Yani hiçbir ÅŸeye; bir aÅŸka, bir erkeÄŸe, bir kadına ihtiyaç duymadığım bir anda karşıma çıkan bir ÅŸey olduÄŸu için çok daha baÅŸka bir aÅŸktı bu.”

​

Üçüncüsü de evleniyor olmak. Bu da evet hayatımın bir kırılma noktası diyebilirim çünkü kendimi içinde hayal ettiÄŸim bir ÅŸey deÄŸildi. Bir gün tabii ki bir birlikteliÄŸim olabileceÄŸini düÅŸünüyordum ama evliliÄŸi duygusal açıdan bu ihtiyacımı besleyecek bir ÅŸey olarak görmüyordum. “Ä°nsan hayatta bir kere sever,” gibi bir noktada deÄŸilim. Birden fazla aÅŸkım oldu ve her seferinde farklı farklı ÅŸekillere büründü bu aÅŸk. Büyüdüm çünkü, ben de deÄŸiÅŸtim. Ve ÅŸu anki aÅŸkımın da yine ÅŸekillenmiÅŸ hâli iÅŸte benim. Her ÅŸeyden sonra tüm süreçlerini halletmiÅŸ, artık kafası rahat, sadece “Acaba botoks mu yaptırsam, acaba bugün tırnak mı yaptırsam” diye düÅŸünen bir Cemre için çok daha farklı bir hâle büründü bu aÅŸk. O duygusal dramların olmadığı; içimin, kafamın daha rahat olduÄŸu ve aslında kimseye de ihtiyaç duymadığım bir anda gelen bir aÅŸk hâli. Yani hiçbir ÅŸeye; bir aÅŸka, bir erkeÄŸe, bir kadına ihtiyaç duymadığım bir anda karşıma çıkan bir ÅŸey olduÄŸu için çok daha baÅŸka bir aÅŸktı bu. GeçmiÅŸime de dönüp baktığımda, evliliÄŸe dair hiçbir arzum yoktu. Birlikteliklerim oluyordu ama evleneceÄŸimi düÅŸünmedim. EvliliÄŸe dair bir hayalim, isteÄŸim de yoktu ama bunun zaten olmayacağını da düÅŸünüyordum. Belki kadınların bazılarının gelinlik hayali oluyor, bazılarının evlilik hayali oluyor ama kendimi hiç o olayın içinde görmedim. Ben çok iyi bir halay başıyımdır. Çok iyi zılgıt çekeceÄŸim bir düÄŸünde oradaki gelin hiç ben deÄŸilimdir yani. Ä°lk defa kendimi gelinlik içerisinde hayal etmeye baÅŸladım, düÄŸündeki gelin öznesi olmaya baÅŸladım. Hem çok garip hissediyorum hem de gerçekten hayatımda yeni bir kırılma noktasının olduÄŸunu hissedebiliyorum.

 

“Seks iÅŸçiliÄŸini bıraktığım bir dönemdi çünkü psikolojik olarak beni iyice yıpratmıştı artık.”

​

Reklam-medya ÅŸirketinde çalışıyorum, iÅŸi de ÅŸöyle buldum. Liseden arkadaşım daha önce burada çalışıyordu, aynı zamanda bir aile ÅŸirketi. O dönem hem onlar yurt dışında oldukları hem de güvenilir bir elemana ihtiyaç duydukları için arkadaşımın aklına ben gelmiÅŸim ve bana teklif etti. “Biz Montenegro’da yaşıyoruz, gelmek ister misin,” diye sordu. Ben de önce ÅŸartları konuÅŸtum. “MaaÅŸ ne kadar, prim var mı, yol yemek var mı? Nerde kalıyoruz, kiralar ne kadar, orada bir evin aylık gideri ne kadar oluyor,” diye her ÅŸeyi konuÅŸup tüm detayları aldım ve mantıklı geldi. O dönem çalışmadığım bir dönemdi. Seks iÅŸçiliÄŸini bıraktığım bir dönemdi çünkü psikolojik olarak beni iyice yıpratmıştı artık. “Tamam geliyorum,” dedim ve çıkıp gittim. O gün bugündür de orada çalışıyorum. Transfobiye maruz kalmadım. Gerçi aslına bakarsan kaldığım anlar da oldu.  Ama bunun transfobi olduÄŸunun farkında olan tek kiÅŸi de bendim. Bu arada onlarca sektörde falan çalıştım ve onlar içerisinde en iyi yere burayı koyabilirim. Çünkü gerçekten daha fazla kollayan, daha fazla destek olmaya çalışan bir yer. Ne yazık ki ÅŸöyle bir durum var; mutlaka görmüÅŸsünüzdür, başınıza gelmiÅŸtir ya da ÅŸahit olmuÅŸsunuzdur. Cis heterolar özne olmadıkları, dikkat etmedikleri için dillerine yapışmış fobik söylemleri olabiliyor çünkü onlar dilini belli bir noktaya kadar dönüÅŸtürebiliyor ve bunu deÄŸiÅŸtirmek bizim sorumluluÄŸumuz deÄŸil aslında. Ben bir noktadan sonra bunu bir öÄŸretmen gibi görev edinmekten de sıkıldım ve bıraktım. Artık müdahale etmiyorum kimseye. O yüzden ister istemez o dil tam dönüÅŸmediÄŸi için de söylemler bazen bir transfobik kaçabiliyor. Ya da sana söylemiyor ama baÅŸkasına söylüyor. Bu tür ÅŸeylere maruz kaldım ama artık bunlar cis hetero birisi için tolere edilebilir bir ÅŸey haline geliyor.

 

“Çünkü zamanı orası deÄŸildi ve benim ona gücüm yoktu.”

​

Utku

Kocaeli'nde yaşıyordum. Çok dindar, muhafazakâr bir ailede büyüdüm. O yüzden benim din ve cinsiyet kimliÄŸi ile iliÅŸkim birazcık çetrefilliydi. Din faktörü cinsiyet ifademi gerçek anlamda yaÅŸayabilme sürecimde biraz zorlayıcı oldu çünkü aile baskısı da vardı. Üniversite dönemine kadar dinin bütün gerekliliklerini ibadetlerle beraber yerine getiren bir hayat sürdüm. Böyle birazcık çatışıyordu, kutsal kitabın Türkçesini okuyup bakış açımı deÄŸiÅŸtirmeye çalışıyordum. Üniversite döneminde Ankara'ya taşındım. Gazi Üniversitesinde Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümünde okuyordum. Orada artık bir ÅŸeylerin yavaÅŸ yavaÅŸ farkına vardığım dönemler oldu. Kız KYK yurdunda kalıyordum, benim için birazcık zorlayıcıydı. Tamamen korkunç ÅŸeyler yaÅŸamadım ama psikolojik olarak zorlayıcı ÅŸeyler yaÅŸadım. Atılma  gibi ÅŸeylerle karşılaÅŸabiliyordum. Ä°nsan iliÅŸkilerim iyi olduÄŸu için bir noktada idareyle aramız iyiydi ve o yüzden de beni atmıyorlardı. Tolere edebiliyorlardı ya da hiç kimse konuÅŸmuyordu böyle bir kimliÄŸim olduÄŸunu. Bana çok takılırlardı “Saçını uzat, iÅŸte sana elbise alacağım,” diye. Ben de güler geçerdim. Yani hiç böyle çatışmak istemezdim.  Çünkü zamanı orası deÄŸildi ve benim ona gücüm yoktu. Yoksa barınma sorunu ve aileye açılma gibi bir problemle karşı karşıya kalırdım. O hazır olduÄŸum bir an deÄŸildi.

​

O dönem dernekleri yavaÅŸ yavaÅŸ tanımaya baÅŸladım. Benim gibi insanların daha fazla olduÄŸunu fark ettim. Ondan öncesinde bir ben varım, bir Bülent Ersoy var görünür, bir de Zeki Müren var, o da sadece dedikodu mu deÄŸil mi bilinmiyor. Bir de Rüzgar Erkoçlar vardı, ona çok imrenirdim. Tabii o da magazine düÅŸtüÄŸü için böyle birden pik oldu ama görünür kimlikler aradığımı hatırlıyorum. Sonra psikiyatriste de baÅŸvurdum, artık kimliÄŸimi de konuÅŸmaya baÅŸladım. Ä°çinden çıkılmaz bir durumunun içerisindeydim, ne yaÅŸadığımı ifade edebiliyordum ne de inandığım din beni kabul ediyordu. Sürekli bir kılıf buluyorum gibi hissediyordum. Bir sürü dini kiÅŸiyi dinliyordum, çok fazla insanı dinliyordum. Bence bir noktada bu da problem yaratmaya baÅŸlamıştı. Artık kendimi dinlemeyen bir noktaya gelmiÅŸtim. Herkes farklı ÅŸeyler söylüyor ve kafam karışıyordu.

​

“Senden bir gün evlenmeni ve çocuk sahibi olmanı beklemeyeceÄŸiz. Yani hormon kullanma yeter, böyle devam et.”

​

Psikiyatriste gitmeye ve bunları orada konuÅŸmaya baÅŸladım. Daha sonra bir kadın doÄŸum uzmanına baÅŸvurdum. Bana kan tahlili yapıp yapamayacağını sordum, nedenini öÄŸrenmek istiyordum. “Hormonlarımda bir bozukluk mu var?” Çok iyi bir doktordu. Åžansıma gerçekten bana ÅŸunu söyledi: “Böyle kiÅŸiler vardır. Bu bir hastalık deÄŸildir. Ama sen kan tahlili yapalım istiyorsan tabii ki yapabiliriz.”  Böyle bir ÅŸey duymak beni çok rahatlatmıştı. Daha sonra psikiyatrist ile beraber de bunun üzerine bayağı bir çalışmıştık, konuÅŸmuÅŸtuk. Sonra üniversiteyi bitirdim ve aile evine geri döndüm. Bu sefer aileden gizli cinsiyet uyum sürecine baÅŸladım. Yani ailenin sadece bazı fertleri biliyordu, yarın öbür gün bir ÅŸey olursa diye. Cinsiyet uyum sürecime baÅŸladım, bayağı bir ilerledi. Artık hormon kullanmaya baÅŸlayacağız ve ameliyat vakti geldi. Mastektomi, meme ameliyatımı olacaktım. Aile fertlerinden bazıları da bunu herkesle paylaÅŸmam gerektiÄŸini söyledi. Hem öÄŸrenilecek bir ÅŸey, hem de sana bir ÅŸey olabilir diyerek. Bir taraftan ailemin de bilmeye hakkı var. Bir gün ailemi masa başına topladım. Dedim ki “Ben ÅŸu kadar süredir doktora gidiyorum. Åžimdi de ameliyat olacağım ve hormon kullanacağım.” Tabii kıyamet koptu. “Nasıl olur!” diye kendilerini sorgulamalar, benimle anlaÅŸmaya çalışmalar…  Hep akıllarda ÅŸu soru vardı: “El alem ne der?” Yani aslında temelde karşılaÅŸtığımız ve benimle anlaÅŸmaya çalıştıkları ÅŸurasıydı: “Senden bir gün evlenmeni ve çocuk sahibi olmanı beklemeyeceÄŸiz. Yani hormon kullanma yeter, böyle devam et.” Bir sürü ÅŸey söylediler. “Ankara'ya gittin, hocaların kafanı karıştırdı.” Bunun sebebi ile ilgili fikir yürütüyorlardı. Sonra dediler ki “Beraber doktora gideceÄŸiz, bunu öÄŸreneceÄŸiz.” Onları hastaneye götürdüm, doktor onlarla konuÅŸtu. Bu sefer oradaki doktorun iÅŸi paraya döktüÄŸünü söyleyip beÄŸenmediler. “Bizim bulduÄŸumuz bir yere gideceÄŸiz,” dediler. Muhafazakâr bir aile olduÄŸu için psikiyatriste gitmek onlar için deli doktoruna gitmek gibiydi. Onları da az çok anlıyorum.

 

“Sonra durdu ve 'Ben bu çocuÄŸu bu saatten sonra düzeltmem, seni düzelteceÄŸiz,' dedi babama.”

​

Utku

Babam bir gün “Bir yere götüreceÄŸim seni,” dedi. Annem ve ben arabaya bindik ve bir yere gidiyoruz. BilmediÄŸim, uzak bir ilçeye gittik, dinine baÄŸlı ve dini açıdan yorumu güçlü olan bir teyzenin yanına. Tabii babam iÅŸin içinden çıkmaya çalışıyor ve o kiÅŸinin bana bunun çok büyük bir günah olduÄŸunu ve bundan dönmem gerektiÄŸini söylemesini bekliyor. Tuhaf bir ritüel yaptı: gözlerimi kapattı, elimi tuttu, dua okudu vesaire. Sonra durdu ve “Ben bu çocuÄŸu bu saatten sonra düzeltmem, seni düzelteceÄŸiz,” dedi babama. Babam ÅŸok oldu tabii. Arabaya bindikten sonra bu sefer de  “Ben inanmıyordum zaten,” dedi. Bu ne perhiz, bu ne lahana turÅŸusu gibi bir ÅŸey oldu. Komik bir hanımdı. Teyzeye de “Helal olsun,” demiÅŸtim. 

​

Ameliyatımı oldum, hormon kullanmaya baÅŸladım. O dönem evden de kovuldum. ArkadaÅŸlarımın evinde ve akrabalarımda kaldım bir süre. Bir yandan da yüksek lisansa baÅŸlamıştım. Sonra Erasmus programına gittim. Almanya'da yaklaşık bir sene kaldım, orada deÄŸiÅŸimlerim de baÅŸlamıştı. DöndüÄŸümde bambaÅŸka bir Utku ile karşılaÅŸacaklardı. Keza öyle de oldu. Bu sefer eve adım atmam daha da zorlaÅŸtı. Zaten kovulduÄŸum ve bir ÅŸeyler deÄŸiÅŸtiÄŸi için pek istenmeyen bir konumda oldum. Sonra iÅŸ arayışına baÅŸladım. ArkadaÅŸlarım beni Almanya’da kalmam için teÅŸvik ediyorlardı çünkü Türkiye'de hayat çok daha zor. Fakat benim gördüÄŸüm kadarıyla Avrupa’da da çok zordu. Orada bir dönercide gece gündüz çalıştım, ekonomik herhangi bir yardım yokken ayakta kalmak çok daha zordu. Kiralar da çok yüksekti. Yine aile fertlerinden bana daha yakın olan kiÅŸiler biraz yardımcı oluyorlardı, en azından kirayı ödeyebilmek konusunda. Bir de böyle Euro'nun artmaya baÅŸladığı dönemlerdi. Orada da yapamadım. 

 

“Bize yakıştırılmayan o aileyi aslında yapabiliyor olmanın verdiÄŸi o tatmini de yaÅŸamak istiyoruz. ‘Yani neden yapmayalım ki,’ demek istiyoruz.”

​

Utku

Bir de kimlik deÄŸiÅŸim süreci var, bir yandan süreç devam ediyordu. Geri geldim ve Türkiye'de iÅŸ aramaya baÅŸladım. Deli gibi her yere CV atıyordum. Sonra dernekle (Muamma LGBTÄ°) tanıştım. Bir iÅŸ ilanı açtı, baÅŸvurdum. Olacak mı olmayacak mı diye bekliyordum, kabul edildiÄŸimi söylediler. Sonra hayatımı Mersin'e taşıdım. Mersin'e taşıdıktan sonra Cemre ile tanıştım. Tuhaf bir tanışma oldu. O da o süreçte hayatını yurt dışından Mersin'e taşımıştı, Muamma’da gönüllüydü. Öyle tanıştık. Mersin'de sürecimi tamamladım, kimliÄŸimi aldım. Ameliyatlar ve iyileÅŸme süreci derken böylece hayatımı kurdum. Evimizi kurduk, hayatlarımızı birleÅŸtirdik, aynı evde yaÅŸamaya baÅŸladık. Bazı aile fertlerinin de durumları deÄŸiÅŸmeye baÅŸladı. Hayatımı kurduÄŸumu ve bu saatten sonra yapılabilecek bir ÅŸey olmadığını fark ettiler. Ä°liÅŸkilerim biraz daha iyileÅŸmeye baÅŸladı. Yani hâlâ benim içimde bir kırgınlık var ama biraz daha orta yollu bakmaya çalışıyorum. Çünkü onlar için de çok kolay olduÄŸunu düÅŸünmüyorum.

​

Sonra evlilik üzerine konuÅŸmaya baÅŸladık. Åžu an evet yasal olarak Türkiye'de evlenebiliriz. Evlenme amacımız ise birazcık yasal haklarımızı dile getirebilmek. Åžöyle ÅŸeyler olabiliyor: kiÅŸi vefat ettikten sonra bir mirası varsa onun üzerinde hak sahibi olmasından tutun da kiÅŸinin vefatından sonra defnedileceÄŸi yerin belirlenmesine kadar birtakım ÅŸeylerle karşılaÅŸabiliyoruz. Böyle bir bakış açısı var ikimizde de.  Ben daha çok ÅŸuradan da bakıyorum: toplum dediÄŸimiz o “el alem” aslında bize aile olmayı yakıştırmıyor. Yani bunu aile, dernek, LGBTİ+ aile derneklerinde de görüyoruz. Mesela böyle bir aile mümkün, baÅŸka aileler mümkün gibi bir sloganla savunuculuk yapmaya çalışıyorlar. Bize yakıştırılmayan o aileyi aslında yapabiliyor olmanın verdiÄŸi o tatmini de yaÅŸamak istiyoruz. “Yani neden yapmayalım ki,” demek istiyoruz. 

​

“Bende yürüme huyu yok yani. Görürüm, beÄŸenirim ve öyle kalır.”

 

Cemre

Bunu söyleyen ya da düÅŸünen kiÅŸilere bir nah çekmek yani! 

​

Bizim tanışmamız ÅŸöyle oldu: Ben Montenegro'daydım, o Almanya'daydı. Akran Danışmanlığı Oryantasyon Programı adında bir program vardı. Farklı ülkelerden ve farklı ÅŸehirlerden bir sürü insanın akran danışmanlığı eÄŸitimi aldığı bir programdı. Bu programda ben de vardım, o da vardı ve birbirimizi görüyorduk. Yani ayda bir toplanıyorduk ve bir yıl kadar sürdü. Onların bazılarına ben katılamamıştım, o yüzden her ay da görüÅŸemedik. Aradan aylar geçti, ben Mersin'e yerleÅŸtim. Utku bir gün bana “Oryantasyon programıyla alakalı geri dönüÅŸleri alıyoruz. Senin fikirlerin neler?” diye yazdı. Ben de cevap verdim, kendimce ufaktan da esprili bir ÅŸeyler yazmıştım. O da karşılık olarak esprili bir cevap verdi ve bir sticker attı. Ben de yanlışlıkla çok müstehcen diyebileceÄŸimiz bir sticker attım. O da çok anlık geliÅŸti ve yanlışlıkla elim deÄŸdi gitti, panik olup onu sileyim derken herkesten sil yerine benden sil yaptım. Sonra binlerce kez özür diledim. Sonra o da kafasından sallar gibi bu gerçekten önemli deÄŸil, problem deÄŸil gibi bir sticker daha attı. KonuÅŸma orada kaldı. Aradan haftalar geçti. Muamma'dan daha önceden de arkadaÅŸlarım olan kiÅŸilerle iletiÅŸime geçtim, görüÅŸmek için.  Halı saha maçına çağırdılar. Hem toplu bir ÅŸekilde herkesi de görmüÅŸ olurum diye maça gittim. Utku da oradaydı. Onun Almanya’da olduÄŸunu sanıyordum, ÅŸok geçirdim. Ben hâlâ özür dileme modundaydım ve sürekli özür diliyordum. O da önemli deÄŸil dedi ama aslında anlamamış bile. Sonra Umut’larda çay içtik, ettik ama yine kiÅŸisel bir muhabbet olmadı aramızda. Aradan bir ay geçti, yine Umut’larda denk geldik. Maç etkinliÄŸi sonrası orada iÅŸte biraz alkol, biraz çay, kahve falan sohbet muhabbet derken ben ÅŸarkı söylemeye baÅŸladım talep üzerine. Bunun üzerine beyefendi etkilenmiÅŸ. Ve sonra birden, alakasız bir yerde "Bu arada gülümsemen çok güzel," diye konuya girdi. “TeÅŸekkür ederim,” dedim ve devam ettim ben arkadaşımla konuÅŸmaya. Sonra yine pat diye “Bu arada instagramın var mı, kullanıyor musun?” dedi. Flört edemedim. Çok açıktı, her ÅŸeyi çok belli etti. Ben de Utku’yu gördüÄŸümde, hoÅŸ çocukmuÅŸ diye gözüme kestirmiÅŸtim. Bende yürüme huyu yok yani. Görürüm, beÄŸenirim ve öyle kalır. Herhangi bir adım görürsem karşılık veririm. Utku’dan o adımı görünce “Tamam,” dedim. Yürü ya kulum! Sonrasında iletiÅŸim baÅŸladı. Ä°nstagram, numaralar derken görüÅŸmeye baÅŸladık. En son aynı eve çıkma kararı aldık. Biraz da Umut’un, ortak arkadaşımız, hafif çaktırmadan manipülatif uygulamalarının sayesinde de oldu bu. “Siz aynı eve mi çıksanız, ekonomik olarak güçlerinizi birleÅŸtirin,” diye diye ÅŸu an evliliÄŸe giden yol oldu.

 

“Ama ÅŸimdi sevdiÄŸim biriyle olduÄŸum için böyle birazcık daha hayal kurup geleceÄŸe dair planlar yapabiliyorum. Bu keyifli, aslında yaÅŸamak bu.”

​

Utku

“Evet bunu yaptık,” demek istiyoruz. Elinizde belli bir ÅŸeyleri tutabilecek duruma gelene kadar siz hep eksiksiniz insanların gözünde. Aileniz de, dışardan insanlar da böyle bakıyor. Bir tanıdığım bana “Sen eÄŸer üniversiteyi okumamış, iÅŸini eline almamış olsaydın senin arkandan o köylü halkı ‘vardır bir bildiÄŸi’ demezdi,” demiÅŸti. O eksiÄŸi tamamlayabilmek için bir sürü ÅŸey yapman gerekiyor. Böyle bir zorluÄŸu var yani hayatın. Bu birçoÄŸumuz için de böyle. LGBTI+ olarak dünyaya geldiysen herkesten çok daha iyi olman gerekiyor (Cemre).

​

Ağızlarını kapatmak gerekiyor. Yani o çeneleri kapatmak için lafı gediÄŸine koymak gerekiyor. Bu da zorlu tabi. Hep böyle baÅŸarıyı kovalama gibi bir zorunluluk oluyor. 

​

EvliliÄŸi hiç düÅŸünmüyordum. Hiç öyle bir planım yoktu. Buralara gelebileceÄŸimi de düÅŸünmüyordum. Bir noktadan sonra hayal kurmayı bırakıp tamamen günü geçirmeye odaklanmıştım, gelecek pek umurumda deÄŸildi. Ama ÅŸimdi sevdiÄŸim biriyle olduÄŸum için böyle birazcık daha hayal kurup geleceÄŸe dair planlar yapabiliyorum. Bu keyifli, aslında yaÅŸamak bu. Mutluluk veriyor hayal kurmak, birazcık daha hayal dünyasına kaçmak istiyor insan.

 

Türkiye'de aile kavramı böyle. Özellikle son dönem siyasette bunun üzerinden aslında LGBTİ+ derneklerine ya da oluÅŸumlarına saldırıyorlar. Ailenin bozulmasına izin vermeyiz, gibi bir sloganla çıkıyorlar karşımıza. Fakat yaÅŸanılan aileyle tasvir ettikleri aile arasında çok büyük bir uçurum var. YaÅŸanılan aileyi birazcık ele alırsam, o televizyonlarda da gördüÄŸümüz, aile içi ÅŸiddetin olduÄŸu, eril tahakkümün olduÄŸu, çocukların sadece çocuk yapmak için yapıldığı, çocuklara sevginin ne olduÄŸunu aktaramayan, bir eÄŸitim ÅŸansı sunamayan ya da ekonomik olarak o çocuÄŸa bakamayacağı halde o çocuÄŸu yapan ve buna cüret eden bir aile tablosu var ortada.Bir de tabii o ailenin içinde kadına ÅŸiddet de var, ÅŸiddetin yuvası dediÄŸimiz bir aile var orada. Bir de onların tasavvur ettiÄŸi, kafalarındaki aile tablosu var. O aile tablosunda da yine eril tahakküm söz konusu. Fakat burada kadınların rolü birazcık daha o erkeÄŸin söylediklerine uyan, her ÅŸeye evet denildiÄŸi için zaten içerisinde bir ÅŸiddetin de olmadığı bir aile hayali. Bir tahakküm ile ilerleyen, çocukların çok sevildiÄŸi, beraber vakit geçirilen, beraber pikniÄŸe gidilen bir aile tasavvuru ile geliyorlar. Ama o rüya, yani o kurdukları hayal; erkek egemenin olduÄŸu bir hayal. Orada ne kadının ne bir çocuÄŸun sözü var. Farklı kimliklerin, fikirlerin yeri yok. Her ÅŸeye bu böyle olur diyen bir kiÅŸi var ve topluma böyle bir aile atfediyorlar. Ama bir de gerçeklik var. Bugün çocuklar Türkiye'de beslenemiyor. Hatta kendi aileme de çok kızarım. Yani  madem yoktu, yapmasaydınız. Bu kadar basit iÅŸte. Onlar da buna karşı baÅŸka ÅŸeyler söyler, “Allah rızkını verir.”  Yok böyle bir dünya! Allah rızkını verirse bugün çocuklar okullarda neden aç? Neden protein alamıyorlar, neden beslenemiyorlar? Sonra diyorlar ki “EÄŸitim seviyesi düÅŸtü.” Çocuk yemek yiyemiyor ki eÄŸitim seviyesi yüksek olsun. 

 

“O hiyerarÅŸinin ortada olmayışının verdiÄŸi eÅŸitlik. Bugün bizim kurmak istediÄŸimiz aile bu. SeçilmiÅŸ aile kavramı da biraz buradan geliyor bana kalırsa.”

​

Böyle bir aile tasavvuru içerisinde bizim kurmak istediÄŸimiz aile eÅŸitler arasında olan bir aile. Ben Cemre ile birlikteliÄŸimde en çok da bunu yaÅŸadım. Çok eÅŸit bir yerdeydik. Hayatımızın o geçmiÅŸ deneyimlerinin ortaklaÅŸtığı noktalar da vardı, bu da o eÅŸitliÄŸi saÄŸlıyordu. O hiyerarÅŸinin ortada olmayışının verdiÄŸi eÅŸitlik. Bugün bizim kurmak istediÄŸimiz aile bu. SeçilmiÅŸ aile kavramı da biraz buradan geliyor bana kalırsa. Sizi siz olduÄŸunuz için kabul eden kiÅŸiler sizin seçilmiÅŸ aileniz oluyor. “Senin kaşın böyleymiÅŸ, senin gözün böyleymiÅŸ, sen ÅŸu ameliyatları geçirmiÅŸsin, sen düÅŸünmüÅŸsün, sen iÅŸte ne bileyim trans erkeksin, trans kadınsın.” Bunların hiçbir önemi yok. Karşında bir insan var. Sen bu insana deÄŸer veriyorsun. Bu insanın fikirlerine, duygularına, benliÄŸine deÄŸer veriyorsun. O da sana aynı ÅŸekilde yaklaşıyor. Bu kadar; eÅŸit, ortada hiç hiyerarÅŸinin olmadığı bir aile yapısı. Bizden bekledikleri o makbul aile birazcık daha erilliÄŸin söz konusu olduÄŸu bir aile.  Ve erilliÄŸin de kendi içerisinde sarmalları var. Mesela eskiden sadece erkek çalışır, kadın evde onu bekler ve çocuklarına bakardı. Bugün istedikleri ailede kadın da çalışabilir oldu. Çünkü fark ettiler ki erkeÄŸin çalışmasıyla gerçekten aile dönmüyor. Bu sefer kadını da çalıştırdılar, çocuklara bu sefer aile büyükleri bakar oldu. Yakında eve bir hizmetlinin gelmesi de makul olacak çünkü çocukların bakımının devam etmesi gerekecek. Sürekli aile kavramlarını deÄŸiÅŸtirecekler çünkü ihtiyaçları hiçbir zaman bitmeyecek. Kendileri de bunun farkındalar: altı boÅŸ bir aile yapısının. Üstüne sadece geçmiÅŸ benlikleriyle o ikili cinsiyet sınıflandırılmasının yüklenmiÅŸ olduÄŸu, verili birtakım deÄŸerler üzerine kuruyorlar. Birçok kiÅŸiye ÅŸunu söylüyorum “Her ÅŸeyiniz verili. Size ait ne var?” Her ÅŸeyiniz verili arkadaşım. Yani kimliÄŸinizi vermiÅŸler, bugün hiçbiri hiçbir ÅŸeyini konuÅŸamıyor... En büyük problemlerden biri buradan çıkıyor iÅŸte. Kendi deÄŸerini konuÅŸamıyor, kendi fikrini konuÅŸamıyor. Makbul ailenin verili deÄŸerler üzerine kurulduÄŸunu düÅŸünüyorum.

​

Aile kavramını tamamen reddeden bir noktada da deÄŸilim. GeçmiÅŸim nedeniyle Cemre’ye göre sanırım muhafazâr kalıyorum. Bir tarafım aileyi reddetmek istemiyor gerçekten çünkü manevi bir yer olarak görüyorum orayı. DediÄŸim gibi eÄŸer bir aile kavramı olacaksa verili olanlarla olmamalı ve eÅŸit bir ÅŸekilde olmalı. Bizim yaptığımız gibi, bizden bir ÅŸey olmalı gibi düÅŸünüyorum.

 

“Bu biraz yasal haklar ve politik olarak nah çekmekle ilgili. Bunların hepsi toplanınca ‘tamam, neden evlenmeyi düÅŸünmüyoruz,’ dedik.”

​

Cemre

Makbul aile dediÄŸimizin ‘toplumsal olarak makbul aile’ olduÄŸunu düÅŸünüyorum ve ona göre bir ÅŸey söyleyeceÄŸim. Herkesin makbulü de deÄŸiÅŸebilir. Ama ben ailenin kendisini zaten makbul bulmadığım bir noktadayım. Aile kavramının kendisinin içinin boÅŸ olduÄŸunu ve bir sürü zorbalık, istismar içerdiÄŸini düÅŸünüyorum. Bu yüzden aile kavramı benim için hiçbir ÅŸey ifade etmiyor. Bu arada LGBTÄ°+lar arasında seçilmiÅŸ aile kavramı da çok fazla kullanılıyor. Benim kendi adıma bu kavramı da kullandığım dönemler oldu. Åžu anki Cemre bu kavramı da aslında içselleÅŸtiremiyor ve  benimseyemiyor. Ben biraz da bu kavrama ait hissetmiyorum. Evet annem babam yok, beni doÄŸuran kiÅŸiler yok, büyüdüÄŸüm aile yok ama bambaÅŸka insanlarla birlikteyim ve onlar benim yanımda. Ä°ÅŸte bunlar artık benim ailem dediÄŸim anlar oldu. Öyle dönemlerden geçtim ama onlar da gitti. Ve bir süre sonra ÅŸunu anladım: Herkes gidebiliyor.  Kendi adıma söylüyorum tabii ki bunu, genel bir söylem deÄŸildir.  Kan bağı olunca kopmaz gibi görünüyor. Korkutucu tabii çünkü defalarca koptuÄŸunu gördüm. O yüzden dedim ki “Artık gerçekten demek ki böyle bir baÄŸ yok veya böyle bir baÄŸ olmamalı.” Bu bağın kendisi toksik. SeçilmiÅŸ aile de makbul aile de benim için yoktur gibi bir noktadayım.  Åžu an aile kurmamın nedeni politik. Bunu bir aile kurmak için yapmıyorum. Benim için aynı evde yaşıyor olmak bir birliktelik için yeterli. Utku'nun da  söylemiÅŸ olduÄŸu gibi bu biraz yasal haklar ve politik olarak nah çekmekle ilgili. Bunların hepsi toplanınca tamam neden evlenmeyi düÅŸünmüyoruz? Yoksa bunu bir aile kuralım diye yapmıyorum.
 

“Benim adıma aktivizm, kendimi keÅŸfetme sürecimde çok önemli bir rol oynadı.”

 

Cemre 

Benim adıma aktivizm, kendimi keÅŸfetme sürecimde çok önemli bir rol oynadı. Yani ilk on altı yaşında bir LGBTİ+ derneÄŸi ile iletiÅŸime geçtim Diyarbakır'da. Orayla etkileÅŸime geçmekle birlikte trans kadınlar medyada gördüÄŸümüzden ibaret deÄŸil, daha farklı; ya da trans erkekler ÅŸöyle, gey dediÄŸin budur, lezbiyen dediÄŸin budur gibi kavramları öÄŸrendim. Aktivizm içerisine ilk giriÅŸim 16 yaşında oldu. Ve yıllar içerisinde bir ÅŸekilde hayatımın bir parçası olarak hep kaldı. Feminist hareket de üniversite döneminde, 19 yaÅŸlarındayken hayatıma girdi. Oradan yediÄŸim darbeler de oldu, Ve sonrasında feminist harekete karşı ufak bir kırgınlığım oldu. Hâlâ da var o kırgınlık. Ama hem LGBTİ+ hak savunuculuÄŸu anlamında hem de feminist hareket anlamında hâlâ bir ÅŸekilde mücadelenin bir kenarından köÅŸesinden tutmaya çalışıyorum.

 

Utku

Bence zaten LGBTÄ°+ olmak hak savunuculuÄŸunu bir noktada beraberinde getiriyor. Kendimize hak savunucusu demeden bile kendimizi var ederken aslında bunu yapıyoruz. Çünkü verilmiÅŸ olan o ÅŸeylere karşı duruyoruz ve kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz. O arkadaÅŸ çevremiz içerisinde, o toplum içerisinde. Benim hikayemde de üniversite döneminde SPOD ile, bir LGBTİ+ derneÄŸiyle baÅŸlamıştım. Onun getirdiÄŸi, benim gibi bir sürü insan var hissi vardı. Aktivizm aslında çok boyutlu ve yorucu da bir ÅŸey ve herkes zorunlu olarak yapmak durumunda deÄŸil. Ä°nsanların birazcık kendini gözetmesi de lazım. Ama insan hakları açısından çok kıymetli olduÄŸunu düÅŸünüyorum ve bugün görünürlüÄŸünün bu kadar artmasında bu aktivizmin çok büyük baÅŸarısı olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Bugün o kurumsal yapılanmanın kazanılması 2005'te baÅŸlayan Kaos GL süreciyle beraber oldu. Bugün dernek sayısının on ikiyi on üçü bulması, iÅŸte sivil inisiyatiflerin daha da artması görünürlüÄŸü de artırdı. Özellikle Gezi eylemlerinden sonra hemen neredeyse her ÅŸehirde sivil inisiyatiflerin kurulması aslında aktivizmle alakalı. Tamamen de göbeÄŸinde. Ve kesiÅŸimsel aktivizmin burada da önemi devreye giriyor. Ä°ÅŸte kadın haklarıyla ilgili olan nokta, mülteci haklarıyla ilgili olan o nokta, iÅŸte hayvan haklarıyla ilgili olan o nokta. Aslında bir noktada hepimiz birleÅŸiyoruz. O yüzden kesiÅŸimsel aktivizmin çok daha önemli olduÄŸunu düÅŸünüyorum ki bu gittikçe de yaygınlaşıyor bence.

 

“Denk geldiniz mi? Ben YaÅŸadıkça Sen Çıldır diye bir fotoÄŸraf vardı. Mor elbiseli bir kiÅŸinin durduÄŸu bir fotoÄŸraf. O kiÅŸi benim.” 

​

Cemre

Kendi adıma ÅŸöyle söyleyebilirim gerçekten Cemre’yi Cemre yapan ÅŸeylerden birisi aktivizmin içerisinde olmaktı, diyebilirim. Buradan her ne kadar yaralar almış olsam da beni güçlendiren ve ÅŸu an oturup düÅŸündüÄŸümde açık iletiÅŸimi uygulayabiliyor olmamda aktivizmin rolü büyük. Biriyle tartışmaya girip nasıl yönetebileceÄŸimle ilgili daha donanımlıyım. KiÅŸisel geliÅŸimsel anlamında da ve daha birçok konuda aktivizmin ekmeÄŸini yediÄŸimi söyleyebilirim çünkü bunlar aktivizm içerisinde  101 dersi gibi bir ÅŸey oluyor. Bir ÅŸekilde bir sürü etkinlik oluyor. O etkinlikler içerisinde mutlaka öÄŸreniliyor ve eÄŸer öÄŸrenmeye de açıksan. ÖÄŸrenmeye de açık olan birisi olarak ben çok ÅŸey öÄŸrendim. Bu arada ÅŸunu söylemezsem olmaz. Yani söylemezsem olmaz dememin sebebi de bir arkadaÅŸ Umut sürekli “Ben senin reklamını yapıyorum, biraz da sen kendi reklamını yap.” dediÄŸi için.. Denk geldiniz mi bilmiyorum. Ben YaÅŸadıkça Sen Çıldır diye bir fotoÄŸraf vardı. Mor elbiseli bir kiÅŸinin durduÄŸu bir fotoÄŸraf. O kiÅŸi benim.

Bu yazıda paylaşılan görüÅŸler ve içeriÄŸin sorumluluÄŸu yalnızca ve tamamen görüÅŸmeciye aittir ve hiçbir ÅŸekilde

BaÅŸka Birisi ekibinin ve Hakikat, Adalet ve Hafıza Merkezi’nin görüÅŸlerini temsil etmez.

bottom of page