top of page

Deniz

Yazı hakkında uyarı: Bu yazı psikolojik ÅŸiddet, taciz, fiziksel ÅŸiddet ve benzerlerini içerebilir. Bu yüzden okumadan önce bu yazının okuyanın kiÅŸisel hayatıyla iliÅŸkilendirebileceÄŸi tetikleyici kısımlarının olabileceÄŸini dikkate alınız.

“Beni kadınların dünyasına iten ÅŸey oydu belki de: sürekli dışlanmak!”

​

ÇocukluÄŸum, bilmiyorum... Anormal bir çocukluk dönemi yaÅŸadım çünkü BaÄŸcılar’da doÄŸdum ve büyüdüm. Ailem cahil insanlardı ama kötü insanlar asla deÄŸillerdi. Sadece bilgisiz, cahil; bir de kötü niyetli cahiller vardır, onlardan deÄŸil. Tabii dindar olmaları da travmatik bir çocukluk yaÅŸamama neden oldu. Ä°çinde bulunduÄŸum ailede LGBTİ birey olmak cehennemde yanma sebebiydi. Bir de kendin de dindarsan, en azından kendimi küçükken öyle tanımlıyordum. Bu durum beni çıkmaza sürükledi. Onlar sürekli “Böyle olma, cehennemde yaÅŸayacaksın, kadın gibi olma, ÅŸöyle davranma, kızlarla oynama,” derdi. Sürekli dalga geçerlerdi “Bu kızlarla oynuyor,” diye. “Bilmem ne top,” derlerdi, hepimize diyorlardır zaten. DüÅŸünsene, benim adımı kullanıp tekerleme uyduruyorlar. “Top Burak, top top Burak,” diye. (yani ölü ismimi söylüyorum.) Eskiden bunları söylediklerinde ben aÄŸlamaklı olurdum, dışarı çıkmak bile istemezdim.

​

Okul hayatım da çok travmatikti, inanılmaz bir akran baskısı yaÅŸadım. Hatta hiç unutamadığım bir ÅŸey var, hâlâ da unutamıyorum. Yedi, sekiz yaÅŸlarında bir çocuk grubu beni zorla kucakladı. Biri ayağımı, diÄŸeri geldi kolumu tuttu. Beni havaya kaldırdılar “Åžeyine bakacağız çükün var mı,” diye. Korkunç bir ÅŸey yani. ÖÄŸretmenlerimiz de alay ediyordu. Her öÄŸrenci beden eÄŸitimi dersini sever çok boÅŸ geçtiÄŸi için, ben özellikle beden eÄŸitimi dersini hiç sevmezdim. Çünkü koÅŸarken arkamdan hoca taklidimi yapardı, insanlar gülerdi. Asla çıkmak istemezdim beden eÄŸitimi derslerine ama çıkmak zorundaydım tabii. Okul hayatım böyleydi, sürekli alay ediyorlardı. Çok fazla fiziksel ÅŸiddete maruz kaldım. 

 

Aile hayatımda bir kadın gibi olduÄŸum için fiziksel ÅŸiddete deÄŸil ama inanılmaz derecede sözlü ÅŸiddete maruz kaldım. Müdahaleci bir tavırları var. “Åžöyle oturma, ÅŸöyle kalkma, ÅŸöyle giyinme.” Bu baskıdan dolayı çok düÅŸük bir özgüvenim oldu. Ä°lkokulda sürekli kızlarla oynuyordum, ses tonum da çok inceydi. Tip olarak belki efemine bir insan deÄŸilim ama konuÅŸuyorsun sonuçta; seslenince kırıtıyorsun, her ÅŸeyinle kadın olduÄŸunu belli ediyorsun. KonuÅŸmasan erkeksin, konuÅŸtuktan sonra olay bozuluyor. Zaten insanlar anlıyor ne olduÄŸunu. Kızlarla da erkeklerle de oynardım ama abim tarafından çok dışlandım. Benimle oyun oynamayı, aynı ortamda bulunmayı hiç istemezdi. Sürekli bunun nedenini sorgulardım. “Neden böyle, niye benimle oynamak istemiyor, niye beni dışlıyor?” Beni kadınların dünyasına iten ÅŸey oydu belki de: sürekli dışlanmak! Hayatımda bir baba ve abi var ama onlarla aramda sadece bir kan bağı var, bir gönül bağı yok. Bir siluet gibiler. Annemle daha yakınımdır mesela. Kısaca ilkokul dönemi çok baskı içinde geçti. Ortaokul, lise döneminde orta halli, normal bir çocukluk dönemi yaÅŸadım. Daha maskülendim. 

 

“Ä°nanılmaz sosyal fobisi olan bir çocuktum. Sanki herkes beni tepeden izliyormuÅŸ gibi.  Anlatabiliyor muyum?”

​

EÄŸitim hayatım gerçekten çok rezildi. Çok tembel bir insandım. Okulda yaÅŸadığım akran baskısı, öÄŸretmenlerden gördüÄŸüm baskı tetikledi bu durumu. Hiçbir zaman hayatımda idealist, kucaklayıcı, kapsayıcı bir öÄŸretmen olmadı. DediÄŸim gibi öÄŸretmenlerim benimle sürekli alay ederdi, bu da tabii beni okuldan uzaklaÅŸtırdı. Ben hiçtim gerçekten, üniversite dönemine kadar. Üniversiteye Marmara’da baÅŸladım. Marmara, Kadıköy'de olduÄŸu için o da bir kırılma noktası... BaÄŸcılar’ın dışına çıktım, kendi başıma hareket etmeye baÅŸladım. Üniversiteyi kazanmıştım ama henüz okula baÅŸlamamıştım. O dönemde “Akbil nasıl basılıyor? Ya basamazsam, ya rezil olursam,” diye içimden geçirirdim. Ä°nanılmaz sosyal fobisi olan bir çocuktum. Sanki herkes beni tepeden izliyormuÅŸ gibi. Anlatabiliyor muyum? Her an dayak yiyecekmiÅŸim, birisi laf atacakmış gibi hissediyordum. 

 

“Ä°nsanların gözünde de bir hiçsin ve belli ediyorlar.”

​

Üniversiteye hazırlık döneminde öncesinde baÅŸarısız bir eÄŸitim hayatım olduÄŸu için insanlar benden umutsuzdu. “Bu, üniversiteyi kazanamaz, yapamaz, dershaneye göndermeyin,” diyorlardı. Bir gün üniversite üniversite geziyoruz, Yıldız Teknik’e de götürmüÅŸlerdi. “Sen de bir hava al gel kazanamazsın zaten,” dercesine. Ondan sonra çalışmaya baÅŸladım. O zaman benim hedefim BoÄŸaziçi’ydi yine. BoÄŸaziçi’nin 2014-2015 yıllarında özgürlüÄŸün pik yaptığı döneminde olduÄŸunu düÅŸününce insan özeniyor, en iyi orada rahat bir ÅŸekilde yaÅŸarsın, kendini ifade edebilirsin, diye. Neyse, çalışmalar çok iyi gidiyordu. Sıfırdan baÅŸlıyorsun bayağı; toplama iÅŸleminden baÅŸladım ben. Çok emek verdim. Artık kendimi toparlamam gerektiÄŸinin farkına vardım, baÅŸarısız bir öÄŸrenciydim. Sosyal fobim var, insanlarla iletiÅŸim konusunda sıkıntılar yaşıyordum. Dolayısıyla bir hiç gibi hissediyordum. Ä°nsanların gözünde de bir hiçsin ve belli ediyorlar. Lafları ve tavırlarıyla belli ediyorlar, insan yerine konulmuyorsun. Kendimi bildim bileli yalnız bir insandım. Åžu an deÄŸil. Tabii ki yalnız hissettiÄŸim zamanlar oluyor ama en azından kendimi rahatça ifade edebildiÄŸim bir ortam, derdimi açabildiÄŸim insanlar var. 

​

Ä°lk Marmara'da Türkçe öÄŸretmenliÄŸini kazanmıştım. Marmara da çok muhafazakâr bir okuldur. Orada bir gay arkadaşımla tanışmıştım. Kadıköy konumu daha LGBT friendly bir yer olduÄŸu için bir de “Cemal ÅŸuraya gidelim, buraya gidelim, ÅŸunu yapalım, bunu yapalım.” oluyordu. Arada bir de okulda orospulanıyoruz, dedikodu yapıyoruz. Onunla birlikte aÅŸtım kendimi.

 

“Kendim gibi insanlarla oturmuÅŸum, sohbet ediyorum. BaÅŸka hiçbir ÅŸey yapmıyoruz.”

​

Taksim'de gittiÄŸim ilk mekân Chaplin diye bir yerdi. Hiç gece hayatım olmadı. Hâlâ öyle, üçte de eve döndüÄŸüm oluyor ama kütüphanedeysem geç kalıyorum. Bir tek odur. Benim gece hayatımın pik noktası gece 10'a kadar Chaplin'de olmak. Orada yeni insanlar tanıyıp ortam yaptığın için ufkun ister istemez geniÅŸliyor. Kendi inançlarını da sorgulamaya baÅŸlıyorsun ve artık “Yeter!” diyorsun. Tabii o zamanlar tip ve giyiniÅŸ olarak maskülen bir insanım. Gerçi yeni açılmaya baÅŸladım ama o zaman tabii tam “cemaat abisi”yim. O yüzden dışarıdan maskülen, tavır olarak feminen bir insan olduÄŸunda, tabii seksüel anlamda, partner olarak çok opsiyonum da olmuyor.  Birinden hoÅŸlanıyorsun, karşılık bulamıyorsun. Sürekli ret. Bu da özgüvenini zedeliyor. Zaten düÅŸük bir özgüven, iyice dibe çakılıyorsun. Sonra kendime “Artık bir çeki düzen vermeliyim, daha böyle bir feminize olmalıyım,” dedim. Taksim'e gidiyorsun ama döndüÄŸün yer BaÄŸcılar, (aile yanı), korkunç bir yer. Eve döndükten sonra ailemle çatışmalar yaşıyordum. Taksim'e ilk gittiÄŸim zaman annem telefonda bağırmıştı “Sen ne yapıyorsun Taksim'de,” diye. Sanki ben Merter köprü altında ÅŸeye çıkmışım gibi. Hâlbuki Taksim'e gitmiÅŸim, hiçbir ÅŸey de yapmıyoruz. Kendim gibi insanlarla oturmuÅŸum, sohbet ediyorum. BaÅŸka hiçbir ÅŸey yapmıyoruz. Herhalde ailemden kurtulmadan gece hayatına adım atamayacağım. Her ne kadar ailemden eskisi kadar baskı görmesem de babam yine de çok sıkboÄŸaz ediyor. Annem çok cinsiyetçi bir kadın ama eskisine göre daha iyi. Abim zaten hiç karışmıyor. Babam tamamen kabul etmiyor belki ama beni ojeyle yakaladı ve orada sesini çıkarmadı. Eve rahat bir ÅŸekilde girebilirim, eskisi gibi deÄŸil. Ä°yi ÅŸükür yani.

 

“Bu ÅŸekilde bir yıl kadar antidepresan tedavisi gördüm, iki farklı antidepresan ilacı aldım. BeÅŸ miligram, bin miligram.”

​

Ailem tam hissediyorken ben onlara açıldım ama benim aÄŸzımdan LGBTİ birey olduÄŸumu hiçbir zaman duymadılar. O zaman bir kavram karmaÅŸası vardı. “Trans da bir geydir, biseksüel de bir geydir, interseks de bir geydir." Kadın ruhluysan da geysin hâlâ toplumun gözünde, erkek ruhluysan da geysin. Hiçbir fark yok. Ben de o zaman tabii kendimi cehaletten dolayı “gey” olarak tanımladım. DoÄŸrudan söyledim. Hemen bir hafta geçti, halama söylediler. Halam bana BaÄŸdat Caddesi'nde nöropsikiyatriden randevu ayarladı. Onu da kandırmışlar; onarım terapisi de vardır, bunların terapisi diye. Hâlbuki yasak ve illegal bir ÅŸey. Duygu durum bozukluÄŸu varmış gibi gösteriyorlar, resmî belge üzerinde, yasalara uygun gibi. Aileme vadettikleri bir ÅŸey var: “Biz bunu düzelteceÄŸiz, bu normal bir erkek gibi olacak.” Hâlbuki öyle bir ÅŸey olmadı, ÅŸekil bende görüldüÄŸü gibi. Bu ÅŸekilde bir yıl kadar antidepresan tedavisi gördüm, iki farklı antidepresan ilacı aldım. BeÅŸ miligram, bin miligram. 

​

Ben gitmiÅŸim; yani ölü gibiyim, zombi gibiyim, günde yirmi saat uyuyorum. Birinci sınıfta bölüm ikincisi olmuÅŸtum, ondan sonra dersleri boÅŸladım tabii. Sonra dedim “Dayanamıyorum artık, okulu dondurmak istiyorum.” Gayri resmî bir ÅŸekilde okulu dondurdum, bir sene kafayı dinledim. O zaman sorunlar daha da büyüdü. Ä°lk cinsel iliÅŸkimi yaÅŸadım o dönemde. Tabii bundan da duymuÅŸ olduÄŸum bir piÅŸmanlık var, bilmiyorum siz de yaÅŸadınız mı ilk cinsel deneyiminizde böyle? Ben oturup aÄŸlamıştım. Hiç unutmuyorum. Hâlâ da o ÅŸeyi atamamıştım üstümden. Kendimi pislik gibi hissediyordum. Yani sanki cinsellik bizim fizyolojik bir ihtiyacımız deÄŸilmiÅŸ gibi sürekli onu erteleyeceÄŸim, asla erkek düÅŸünmeyeceÄŸim, sap gibi yaÅŸayacağım gibi bunu bekliyorlar. Kesinlikle sap gibi yaÅŸayamam.

 

“YavaÅŸ yavaÅŸ özgürlüÄŸe doÄŸru... Yani bir ruj, bir oje; ikisi de benim için bir kırılma noktası.”

​

Okulu dondurduÄŸum dönemde iyice dağıttım. Cinsel iliÅŸki de yaÅŸadım, ruj sürmeye de baÅŸladım. YavaÅŸ yavaÅŸ özgürlüÄŸe doÄŸru... Yani bir ruj, bir oje; ikisi de benim için bir kırılma noktası. Ondan sonra bir süre kendimi toparlayamadım. Gerçekten çok zor bir dönemdi. Bir yandan tabii antidepresan kullanmaya ve tedavi görmeye devam ediyordum. Çok korkunç bir dönemdi. 

​

Sonra sürekli her gün BaÄŸcılar'dan Kadıköy'e gitmeyi gözüm kesmedi. Yıldız Teknik’e geçtim. Yıldız Teknik, Marmara’ya göre daha açık görüÅŸlüydü, en azından daha fazla açık görüÅŸlü insan vardı. Yıldız Teknik’te akademik baÅŸarı olarak kendimi toparladım ama tabii okulu uzattım. O sene öyle geçti. Sonra birinden hoÅŸlandım. Yıldız Teknik’te müzik kulübünün baÅŸkanıydı ve sürekli konserler, etkinlikler düzenliyordu. Ama yani ne derler “TavÅŸan daÄŸa âşık olmuÅŸ, dağın haberi yok.” Platonik bir aÅŸk yaşıyorsun kafanda. O da çok acı vericiydi ama okula baÄŸlanmamda çok etkili oldu. Çok hasta olduÄŸum zamanlarda bile okula giderdim. Onu görecektim ama onun haberi yok. Sadece ismini biliyorum, stalk’luyorum, o zaman tabii instagram deÄŸil de facebook var. Okul bitti; ne tanıştık ne ettik. Muhtemelen karşılık bulamayacaktım. Çünkü benim aÅŸk hayatım bu. Kendi kafanda yaşıyorsun, kuruyorsun. “Mış gibi!” Karşı tarafın senden haberi yok. Çünkü söylediÄŸinde alacağın karşılığı kestiremiyorsun, tekme tokat dalabilir. Homofobik biridir belki. AÅŸk gerçekten çok boktan bir ÅŸey. Karşındaki insan ne kadar rezil bir insan olursa olsun, bir ÅŸekilde onu inanılmaz idealize ediyorsun, deÄŸil mi? Nasıl karşılık vereceÄŸini kestiremediÄŸim için hoÅŸlandığım hiçbir partnerime açılamadım. Hâlâ da öyledir, açılamam hiçbir ÅŸekilde. Erkeklerle asla göz göze gelemem. Atamıyorum bir türlü o ÅŸeyi. “Orospu ruhlu mu,” derler, öyle de söylemek istemiyorum ama bir türlü aÅŸamıyorum. Erkeklerle iletiÅŸimde bir türlü bir arpa boyu kadar yol kat edemiyorum çünkü tepkilerini kestiremiyorum.

 

“Asansörde Feriha gibi giyiniyorum, çoraplarımı yanıma alıyorum. Bavul gibi çanta.”

​

Yıldız Teknik’ten mezun oldum ama BoÄŸaziçi benim çocukluk hayalimdi, o yüzden bir sene daha hazırlanmaya karar verdim. Bir derece öÄŸrencisi gibi çok iyi hazırlandım. Kazandım nihayetinde. Orayı kazandıktan sonra fiziksel anlamda kendime daha çok bakmaya baÅŸladım. Ä°nsanlar hani koÅŸulsuz ÅŸartsız kabul ediyor diyemeyeceÄŸim ama BoÄŸaziçi'nin ortamı gerçekten daha açık görüÅŸlü. Belki dünyanın en cinsiyetçi insanlarının da olduÄŸu bir ortam. Ama azınlık oldukları için seslerini çıkaramıyorlar. Tarih bölümüyse BoÄŸaziçi’nin genel açık görüÅŸlü atmosferine göre daha kapalı bir bölüm. Ama tabii ne olursa olsun asla kendimden ödün vermedim. O yüzden oje sürmeye, çorap giymeye baÅŸladım. O ara zaten biz Florya'ya taşındık. Ä°yice götü başı dağıttım ama aileme söylemiyordum. Asansörde Feriha gibi giyiniyorum, çoraplarımı yanıma alıyorum. Bavul gibi çanta. Ondan sonra okula gidiyorum, okuldan dönünce asansörde tekrar "normal" giyiniyorum, eve giriyorum. BoÄŸaziçi bana bu anlamda olumlu katkıda bulundu. Çünkü hocalar gerçekten kucaklayıcı öÄŸrencilerin biraz daha aksine. BoÄŸaziçi’ndeki hoca profili seninle konuÅŸmaya çalışan, seni anlamaya çalışan, o an ne giyinirsen giyin senin kılığına kıyafetine bakmayan bir profil. Seni anlıyor, destekliyor. Kadın veya erkek olsun hiç fark etmiyor. Çok seviyorum onların her birini. Gerçekten çok açık görüÅŸlü insanlar.

​

BoÄŸaziçi insanı beni bir tık daha yalnızlığa da itti, hocaların aksine. BoÄŸaziçi’nden önce Taksim'de biraz daha kolektif oldum. Arkama birilerini aldım, yanımda birileri oldu. Yalnızlıktan biraz daha bir bütün olmaya geçtim. Sonra BoÄŸaziçi'ne geldim, sadece birkaç kiÅŸi var. Birilerine selam vermekten korkuyorum. Ä°lk zamanlar tanışıyorsun, konuÅŸuyorsun. Sonra ona güvenerek, hani o anki enerjiye güvenerek ertesi gün sözlü bir ÅŸekilde selam verirken elimi kaldırıyorum ve elim havada kalıyor. Seni görüyor, karşılık vermiyor. Bu da bir çeÅŸit önyargı. Açık kimlikli bir insan olduÄŸum ve o ÅŸekilde yaÅŸadığım için insanlar bana karşı bu ÅŸekilde tepki koyuyorlar; beni yalnızlaÅŸtırarak. BoÄŸaziçi hayatım da genel olarak böyle. HoÅŸlandığım insanlar da oluyor cinsel anlamda ama yine aynı ÅŸekilde açılamıyorum.  Korkuyorum, insanlar yanlış anlayacak diye. Açık kimlikli olduÄŸum için ben ona bir ÅŸey yapayım veya yapmayayım adam çoktan gardını alıyor, bir ÅŸekilde tepkisini ortaya koyuyor. 

 

“Belki fiziksel bir ÅŸiddette bulunmuyor ama bir ÅŸekilde yıldırma politikası uyguluyor sana, insan yerine koymuyor seni.”

​

Ä°ÅŸ hayatında da bunu yaÅŸadım. Yazın çalışmak istedim. Birkaç yerde çalışmaya kalktım, iÅŸler düzenli olmuyor. Ay çok korkunç! Adam mesela seni istemiyorum demiyor. Belki fiziksel bir ÅŸiddette bulunmuyor ama bir ÅŸekilde yıldırma politikası uyguluyor, insan yerine koymuyor seni. Atıyorum bir proje anlatılacak. Üç kiÅŸiyiz diyelim, gidiyor karşı tarafın ismini kullanarak anlatıyor, ben yokmuÅŸum gibi davranıyor. Ä°smimi aÄŸzına almamak için çabalıyor. Yani transfobisini sana kusuyor, seni bir ÅŸekilde yıldırmaya çalışıyor. Sen de ister istemez demoralize oluyorsun ve çalışmak istemiyorsun. Sonuçta her ÅŸey para deÄŸil. Para kazanmak uÄŸruna da istemediÄŸin bir ortamda, sürekli nefretin olduÄŸu bir ortamda da çalışamazsın.

 

“ArkadaÅŸlık iliÅŸkilerinde insan birazcık da olsa sıcaklık, samimiyet arıyor, deÄŸil mi?”

​

DiÄŸer taraftan LGBTÄ° hareketinin tam anlamıyla bir parçası olmadım. Birkaç kere BÜLGBTİ’ den birileriyle konuÅŸmak istedim. 2020 yılında pandemi dönemi olduÄŸu için o zaman kulüp etkinlikleri yoktu. 2021 yılında da hibrit sisteme geçildi ve kulüp kapatıldı. Onlardan da beklediÄŸim karşılığı alamadım. Belki ben çok hassasım, çok seçici davranıyor olabilirim. ArkadaÅŸlık iliÅŸkilerinde insan birazcık da olsa sıcaklık, samimiyet arıyor, deÄŸil mi? Ä°letiÅŸim kurmaya çalışıyorsun, karşındaki insan odun gibi, duvarla iletiÅŸime geçiyorsun sanki. Hayatını merak ediyorsun, soruyorsun tanışmak ve muhabbet kurmak için. Ama hiçbir zaman “Ya sen neler yapıyorsun, ne düÅŸünüyorsun?” sorusu gündeme gelmiyor. Sürekli ben soruyorum. Oturup kendi kendinize konuÅŸtuÄŸunuz zaman “monolog” bunun adı. BÜLGBTÄ°'den verim alamadım, zaten inanılmaz bir gruplaÅŸma var. Okulun diÄŸer guruplarına bakıyorsun, mesela lubunyalar, lezbiyenlerle takılıyor. Ä°ÄŸrenç bakışları var birçoÄŸunun. Ä°ÄŸreniyorum senden, der gibi bakıyor. Çünkü homofobik ve transfobik translar ve geyler de var. Ben çok madilendim onlar tarafından Hornet’te ve diÄŸer sosyal aplikasyonlarda. Benim arkadaÅŸlarım hazırlıktan cisgender bireyler. Bir arkadaşım var, BoÄŸaziçi Sosyoloji’den bir kadın. Çok seviyorum, onunla takılıyorum. Bir tane avukat cisgender bir arkadaşım var. Heteroseksüel bir erkek, o da Konya'dan mezun olmuÅŸ ama gerçekten açık görüÅŸlü, seni dışlamayan, seninle dışarda da bir ÅŸeyler yapabilen bir insan. Kendi yöneliminden, kendi cinsel kimliÄŸinden insanlara bakıyorsun, bir de o insana bakıyorsun. Sanki o trans, öyle bir sıcaklığı var bana karşı. Böyle üç beÅŸ kiÅŸi var okulda. Misal çok sosyal bir insan vardır, kapalı çarşı esnafı gibi. O herkesi tanıyor. Onun vasıtasıyla sen de yeni insanlar tanımış, yeni insanlar kazanmış oluyorsun. Benim etrafımda böyle insanlar yok. Mesela bir etkinlik oluyor diyelim okulda. “Hadi gel gidelim,” diyorsun ve karşılık alamıyorsun. Niye acaba? Benden kaynaklanan bir ÅŸey mi? Benim eleÅŸtirdiÄŸim insan tipi sürekli kızlarla takılan ama trans bireylere aÅŸağılayıcı bir gözle bakan insan tipleri. Ben böyle insanları sevmiyorum. 

 

“Ben bu insana karşı aidiyet duyuyorum, akranlarıma karşı deÄŸil.”

​

Okulda en sevdiÄŸim aktivite bir orman bulup, girip saçma salak pozlar vermek, fotoÄŸraf çekmek. Benim eÄŸlence anlayışım bu. Bazen hocalarla konuÅŸuyoruz. Fransa Tarihi diye bir dersimizin hocası bir keresinde kahve yaptı, onunla oturduk sohbet ettik. Yani düÅŸün, koca profesör, yaÅŸlı bir insan ama senin akranlarının göstermediÄŸi sıcaklığı ve ÅŸefkati gösteriyor. Benim kültürümden bir insan deÄŸil. Yani gerçekten Ä°ngiliz kültürüyle Türk kültürü arasında daÄŸlar kadar fark vardır. Ben burada yetiÅŸmiÅŸ bir insanım ne olursa olsun. Ama Ä°ngiliz bir insan Türklerin göstermediÄŸi ÅŸeyi gösteriyor bana, misafirperverliÄŸi ve ÅŸefkati gösteriyor. Ben bu insana karşı aidiyet duyuyorum, akranlarıma karşı deÄŸil. 

​

Bizde sosyal medyada içerik üreten tipler var. ÖrneÄŸin bir travesti ablamız çıkıyor ve kendi hayatıyla ilgili bir içerik üretiyor, ÇaÄŸla Akalın gibi. Vatan, millet, Sakarya. BoÄŸaziçi direniÅŸinin ilk patlak verdiÄŸi zamanlarda Hornet’ten bildiÄŸim bir travesti çıkıyor, okulun instagram postunun altına “Terörist misiniz” diye yazıyor. “Polisimin yanındayım.”  O dönem biliyorsunuz, her gün yürüyüÅŸ yapılırdı, LGBTÄ° flamalarıyla. "Ne alaka LGBT flamaları? Sizin derdiniz rektörlük deÄŸil, ÅŸu deÄŸil, bu deÄŸil." diye saldırıyorlardı. Konuyu baÅŸka yerlere çekmek, diyorlar. Hâlbuki çok ilintili. Adam (rektör) geliyor ve gelir gelmez BÜLGBTİ’yi kapatıyor, Cinsel Tacizi Önleme Komisyonunu kapatıyor. Yani sivil toplum altyapısını tamamen ortadan kaldıracak hamlelerde bulunuyor. Sanat ve Tasarım kulübünün yapmış olduÄŸu eserler var. Bir tanesi kadın ÅŸeyine benziyor. Farklı bir akım, sürrealist, kübist bir akımdan etkilenmiÅŸ ve böyle bir resim çizmiÅŸ, sen baksan baÅŸka bir ÅŸey görürsün, ben baksam baÅŸka bir ÅŸekilde yorumlarım. Bilinçaltları sürekli cinselliÄŸe çalıştığı için neymiÅŸ, kadın memesine benzediÄŸi için gayri ahlaki bir ÅŸeymiÅŸ ve üstünü boyuyorlar. Mesela Onur yürüyüÅŸü yapıldığı zaman paylaşım yapılıyor, LGBTÄ° ile alakalı nefret söylemi yapıldığı zaman onun paylaşımı yapılıyor, o kınanıyor. Ama alttaki yorumlara bakıyorsun binlerce yorum. “ErdoÄŸan'ı bu konuda destekliyoruz ilk defa,” diye bir yorum. Bunu söyleyen de “solcu” tayfa.

 

“Hiçbir yere ait deÄŸilsin. Transların trans dünyasına da ait deÄŸilsin.”

​

Hiçbir yere ait deÄŸilsin. Transların trans dünyasına da ait deÄŸilsin. Onlar da seni dışlıyor gerçekten. Trans arkadaÅŸlarım var üç beÅŸ tane. Mesela en çok takıldığım, sürekli paylaÅŸtığım Eylül’e kan kusturuyorlar, ondan biliyorum. Çünkü çok güzel, çok alımlı bir insan, tam kadın gibi her ÅŸeyiyle. Ama trans arkadaÅŸlarına bakıyorsun “Yok oran olmamış, yok buran olmamış.” Bir ÅŸekilde kızı aÅŸağı çekmeye çalışıyorlar. Kalça dolgusu yaptırayım derken enfeksiyon kapıp vefat eden insanlar var. Hira diye bir trans birey var, daha yeni, beÅŸ ay önce vefat etmiÅŸti. Çünkü etrafındaki translar sürekli “bodyshaming” yapıyorlar. Ben de buna çok maruz kaldım ki hâlâ da kalıyorum. Transfobik ve iÄŸrenç. Aylarca unutamayacağım travmatik sözler her aynaya baktığımda belki aklıma gelecek, çok korkunç bir ÅŸey. Trans bireyler de böyle, seni aÅŸağı çekiyorlar. Kendileriyle seni kıyaslıyorlar. Sana sürekli böyle eril benzetmeler yapıyorlar. Hiçbir zaman zaten geylerin desteÄŸini alamadık, en azından benim için öyle. Cisgender bireyler zaten belli, onlar hiçbir ÅŸekilde iletiÅŸim kurmamayı tercih ediyor. Ne kadar iyi niyetli olursan ol, senin amacın cinsellik olmasa bile adam seni o ÅŸekilde düÅŸünüyor. Bana yürüyecek, salça olacak ya da ben onunla konuÅŸursam dışarıdaki insanlar yanlış anlayacak, beni de öyle zannedecek diye yaklaşıyorlar. Bu da doÄŸal olarak seni yalnızlığa itiyor. Maalesef arkadaÅŸlık skalasını çok daraltıyor. Ama ben tabii ki de bundan ÅŸikayetçi deÄŸilim. Hani en yakın olarak gördüÄŸün insan bile seni laflarıyla yeri geliyor aÅŸağı çekiyor. Yani kaldıramıyorsun onu. DüÅŸmanının bile veremeyeceÄŸi zararı bir sözüyle veriyor sana. Bu yüzden mutlu musunuz diye soracak olursanız ÅŸu anda iyiyim. Yalnızlıktan artık keyif almaya baÅŸladım. Bazen tabii o yara da kanıyor yani. Anlatabiliyor muyum? Bazen cidden acıtıyor, yalnızlık acıtıyor. Etkinlik olduÄŸu zaman, mesela bazen konser oluyor, herkes toplanmış. Ama ben niye yalnızım?

​

27 yaşındayım. Eski üniversite arkadaÅŸlarıma bakıyorum, çoluk çocuÄŸa karışmış. Ä°nsan artık sorguluyor. “Niye benim ailem yok, niye aile kuramıyorum, neden benim erkek arkadaşım yok.” Eskiye nazaran hayatım deÄŸiÅŸti. Ä°stediÄŸim an cinsellik yaÅŸayabilirim. Ve hâlâ belki, güzellik algısına göre deÄŸiÅŸse de, güzel bir insan olmayabilirim. Ama yaptığım ufak tefek deÄŸiÅŸikliklerle birlikte en azından birilerinin dikkatini çekiyorum, istediÄŸim formdaki erkeklerle takılabiliyorum, onlardan iltifat alabiliyorum. Cinsellik konusunda tatmin olabiliyorum ama duygusal bir insan olduÄŸum için maalesef hâlâ çok açım duygusallığa. Hem arkadaÅŸlık hem aÅŸk konusunda…  Ama yine de ne kadar içe dönük bir insan olursam olayım karşı taraftan da bir ışık görünce gerçekten kendimi açıyorum. 

​

“Bir de östrojen alıyorsun ve pahalı tabii. Geçen sene 12 liraydı, ÅŸimdi 240 lira falan.”

​

Beni kötü etkileyen tek ÅŸey ÅŸu an hormonlar; aÅŸağı çekiyor. Birkaç ay önce “Böyle de yaÅŸayabilirim,” diyordum. Fakat yaÅŸadığım sıkıntılar; iÅŸ bulamıyorum, bulsam bile çalıştığım ortam ve insanlar transfobik olabiliyor. Ä°letiÅŸim konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyorum ve Türkiye'de bu son yaÅŸananlardan sonra geleceÄŸimi görememeye baÅŸladım çünkü resmi statüm yok. Kadın olmak istiyorum. Evlenmek benim için ÅŸart olan bir ÅŸey deÄŸil. Evlenmek isterdim ama evlilik olmadan da yaÅŸayabilirim. Önemli olan aynaya baktığımda ne gördüÄŸüm. Aynaya baktığımda göÄŸüsleri olan, istediÄŸim her ÅŸeyi olan bir kadın görmek istiyorum. Böyle asansörde deÄŸil, evde kendi odamda giyineceÄŸim ve çıkacağım bir hayat istiyorum. Hormon ilaçlarına baÅŸladım ve baÅŸlamadan önce gerçekten çok çekiniyordum çünkü arkadaÅŸlarımdan ilaçların etkisini duydum. Daha melankolik, karamsar, duygusal… Bunun yanı sıra vücudun ÅŸekillenmeye ve yaÄŸlanmaya baÅŸlıyor. Benim kilo takıntım olduÄŸu için vücut formum ya bozulursa diye çekindim. Sonuçta o kadar spor yapıyorum. Birazcık geç baÅŸladım ama artık dedim “Yeter yani.” Çünkü lazere de gidiyorsun, hormon kullanmadığın için hiçbir etkisi olmuyor çünkü tüyler hâlâ çıkıyor. Åžu an yeni baÅŸladım ama vücut kendini toparlayacak. O da hem maddi hem manevi olarak olumsuz anlamda etkiliyor. Hem aynadaki görüntü hem de bu. Lazer de maliyetli bir ÅŸey. Bitmiyor, sonu gelmiyor. Bir de östrojen alıyorsun ve pahalı tabii. Geçen sene 12 liraydı, ÅŸimdi 240 lira falan. Ailem hapları kullandığımı deÄŸil de cinsiyet deÄŸiÅŸtirmek istediÄŸimi biliyor, babam deÄŸil ama annemle abim biliyor. Ama çok maliyetli bir iÅŸlem cinsiyet deÄŸiÅŸtirmek çünkü biliyorsunuz putka yaptırmak, sadece maliyetli olması da deÄŸil, putkayı nasıl yaptırıyorsunuz, bağırsaktan mı yaptırıyorsunuz, deriden mi yaptırıyorsunuz bu da çok fark ediyor. Türkiye o kadar geliÅŸmiÅŸ deÄŸil, sadece birkaç tane hastane bakıyor. CerrahpaÅŸa bakıyor bir de Marmara bakıyordu. Bunu da kaldıracaklar, artık hiç eriÅŸemeyeceÄŸiz! Yeni anayasada muhtemelen kısıtlanacak çünkü sürekli LGBTÄ° üzerinden yürüme var. Demek ki bir ÅŸey yapacaklar.

 

“Ben ortadayım hep, bir türlü kritik eÅŸiÄŸi atlatamadım. Ne cehennem ne cennet. Araftayım yani.”

​

Genelde ailem bu tür konuları mizaha vuruyorlar. Çok realist bir tepki mi, emin deÄŸilim açıkçası. Annem çok cinsiyetçi bir insan, çok ataerkil bir kadın. "Öyle söyleme, erkek ÅŸöyle davranmalı, kadın böyle davranmalı". Kendimi defalarca ifade etmeme raÄŸmen “Sen erkeksin,” diye bir cümle hâlâ kuruyor. Tepkileri tabii ÅŸu anda stabil. Seni koÅŸulsuz ÅŸartsız destekliyoruz tarzında bir tepki de yok. Seni istemiyoruz, böyle yaÅŸayacaksın, bizim kurallarımıza tabi olacaksın tarzında bir tepki de yok. KeÅŸke bir tepki olsa yani. Bu eÅŸikte olmak çok zor. Ben ortadayım hep, bir türlü kritik eÅŸiÄŸi atlatamadım. Ne cehennem ne cennet. Araftayım yani. 

Bu yazıda paylaşılan görüÅŸler ve içeriÄŸin sorumluluÄŸu yalnızca ve tamamen görüÅŸmeciye aittir ve hiçbir ÅŸekilde

BaÅŸka Birisi ekibinin ve Hakikat, Adalet ve Hafıza Merkezi’nin görüÅŸlerini temsil etmez.

bottom of page